Bediüzzaman'ın
düşünceleri eserlerindedir
Risale-i Nur eserleri, geçtiğimiz yüzyılın müceddidi
Bediüzzaman Said Nursi Hazretleri'nin kalbinden, dilinden çıkan hakikatleri
kaleme aldığı son derece kıymetli bir külliyattır. Bediüzzaman'ın kişiliğinde
olan ve tüm hayatına hakim olan dürüstlük, açıklık ve netlik, eserleri olan
Risale-i Nurlara da yansımıştır. Her kelimesi gerçekleri içeren bu risaleler,
Bediüzzaman Said Nursi hayattayken yayınlanmıştır. Bediüzzaman eserlerini
bizzat kendisi tashih etmiş ve düzeltmiştir.
Bediüzzaman eserlerinde Peygamberimiz (sav)'in ahir
zamanla ilgili hadislerinin açıklamalarına geniş yer vermiştir. Hz. İsa (as)'ın
ikinci kez yeryüzüne gelişi, Hz. Mehdi (as)'ın ortaya çıkışı ve İslam ahlakının
dünya hakimiyeti konularında çok detaylı bilgiler aktarmış; bu konularla ilgili
yüzlerce sayfa kaleme almıştır. Yaşadığı asrın müceddidi olması sebebiyle
Bediüzzaman bu konuları en iyi anlayan ve açıklayan kişi olmuştur.
Son günlerde sık sık duyduğunuz: "Hz. Mehdi (as)
gelmeyecekmiş, Hz. Mehdi (as) yokmuş" sözleri Hz. Mehdi (as)'ın çıkış
alametleridir:
"İnsanların ümitsiz olduğu ve "HİÇ MEHDİ FALAN YOKMUŞ" dediği bir sırada Allah Mehdi'yi gönderir..."
(Ali Bin Husameddin el-Muttaki, Kitab-ul Burhan fi-Alamet-il Mehdiyy-il Ahir Zaman, s. 55)
"İnsanların ümitsiz olduğu ve "HİÇ MEHDİ FALAN YOKMUŞ" dediği bir sırada Allah Mehdi'yi gönderir..."
(Ali Bin Husameddin el-Muttaki, Kitab-ul Burhan fi-Alamet-il Mehdiyy-il Ahir Zaman, s. 55)
Milyonlarca kişinin bu konuları eserlerinden
öğreneceğini bilerek kaleme alan Bediüzzaman, Peygamberimiz (sav)'in
hadislerindeki manaları ümmetine aktarırken şüphesiz ki her zaman olduğu gibi
zerre kadar doğruların dışına çıkmamıştır. Neyin doğru olduğunu düşündüyse ve
gerçek kanaati ne ise onları yazmıştır. Bu nedenle eserleri tamamen saf
gerçekleri yansıtmaktadır.
Bediüzzaman'ın bu önemli özelliğine rağmen, Risale-i
Nur talebesi olan bazı muhterem ağabeylerin, "Bediüzzaman'ın,
eserlerinde inandığı şeylerin tam aksine bilgiler vererek bazı gerçekleri
gizlemiş olduğu ve bunları özel bir sohbet esnasında yalnızca iki üç kişiye
açıkladığı" şeklinde birtakım iddialarda bulunmaları son derece
yanlıştır. Böyle bir yaklaşım, Bediüzzaman'ın yüzlerce sayfa boyunca yaptığı
açıklamaların "yalan" olduğunu söylemek olur ki, bu da böylesine
değerli bir İslam alimine karşı yapılan çok büyük bir bühtan ve iftiradır.
Bediüzzaman kendisinin Hz. Mehdi (as)
olmadığını (Emirdağ Lahikası, s. 266), Hz. Mehdi (as)'ın
kendisinden bir yüzyıl sonra geleceğini(Kastamonu Lahikası, s. 57),
kendisinin Hz. Mehdi (as)'ın bir eri, neferi ve öncüsü olduğunu (Barla
Lahikası, s. 162), eserleri ve yaptığı çalışmalar ile de Hz. Mehdi
(as)'a zemin hazırladığını (Sikke-i Tasdik-i Gaybi, s. 189) açıkça
beyan etmiştir.
Bediüzzaman'ın, ahir zamanda İslam ahlakının dünya
hakimiyetine vesile olacağı müjdelenen Hz. Mehdi (as) ile ilgili açıklamaları
son derece anlaşılır, açık ve nettir. Bediüzzaman kendisinin Hz. Mehdi
(as) olmadığını (Emirdağ Lahikası, s. 266), Hz. Mehdi
(as)'ın kendisinden bir yüzyıl sonra geleceğini (Kastamonu
Lahikası, s. 57), kendisinin Hz. Mehdi (as)'ın bir eri, neferi ve
öncüsü olduğunu (Barla Lahikası, s. 162), eserleri ve
yaptığı çalışmalar ile de Hz. Mehdi (as)'a zemin hazırladığını (Sikke-i
Tasdik-i Gaybi, s. 189) açıkça beyan etmiştir.
Bediüzzaman kendisinin Hz. Mehdi (as) olmadığını
açıkladığı delillerden birinde "Hz. Mehdi (as)'ın seyyid olacağını
ancak kendisinin seyyid olmadığını" ifade etmiştir.
Bediüzzaman'ın bu gerçeği açıkça dile getirdiği sözlerinden bazıları şöyledir:
"... HEM MEHDİLİK İSNADINI HİÇ KABUL ETMEDİĞİMİ
BÜTÜN KARDEŞLERİM ŞEHADET EDERLER. Hatta
Denizli'deki ehli vukuf (bilgi sahibi kişiler) eğer Said mehdiliğini ortaya
atsa bütün şakirtleri (talebeleri) kabul edecek dediklerine mukabil (karşılık),
Said itiraznamesinde demiş ki: "BEN SEYYİD DEĞİLİM MEHDİ SEYYİD
OLACAK" DİYE ONLARI REDDETMİŞ..." (Tenvir, Şualar, s. 365)
"… Ben de onlara demiştim: "BEN,
KENDİMİ SEYYİD (Peygamber Efendimiz (sav)'in soyundan) BİLEMİYORUM.
Bu zamanda nesiller bilinmiyor. HALBUKİ ÂHİR ZAMANIN O BÜYÜK ŞAHSI,
ÂL-İ BEYT'TEN (Peygamberimiz (sav)'in soyundan) OLACAKTIR." (Emirdağ
Lâhikası, s. 267)
Bediüzzaman yine eserlerinde, Peygamberimiz (sav)'in
bir hadisini hatırlatmış; "seyyid olan bir kişinin seyyidliğini
gizlemesinin Kuran ahlakına uygun olmadığını" belirterek, bu
konudaki sözünün kesin olarak doğru olduğunu ifade etmiştir:
"Seyyid olmayan seyyidim ve seyyid olan değilim
diyenler, ikisi de günahkar ve duhul ve huruc (isyan) haram oldukları gibi...
hadis ve Kuran'da dahi, ziyade veya noksan etmek memnu'dur (yasaklanmıştır)."
Risale-i Nur'un herbir kitabı bir Said'dir. Siz hangi
kitapa baksanız benimle karşı karşıya görüşmekten on defa ziyade hem
faydalanır, hem hakiki bir surette benimle görüşmüş olursunuz. Risale-i Nur bana
hiçbir ihtiyaç bırakmıyor. (Emirdağ Lahikası, s. 159)
Ey hocalar ve ehl-i kalb! Soracağınız suallerin cevaplarını Risale-i Nur'da bulabilirsiniz. Ehl-i keşf (gözle görülmeyen gaybi hakikatleri Allah'ın lütfuyla keşfedip bilen evliyâlar) ve kalbden birisi, benim gibi âciz bir insandan Mehdi'yi soruyor. "Ne vakit gelecek..." Daha Mehdi'yi anlayamamış. Dâbbetü'l-Arz kimler olduğunu bilmiyor. Bunlara dair, risalelerde birer bahis (söz, açıklama) vardır. Her müşkil suâlin (zor sorunun) cevabını o risalelerden arayınız, bulursunuz. (Mustafa Hulûsi, Barla Lahikası, 143)
Ey hocalar ve ehl-i kalb! Soracağınız suallerin cevaplarını Risale-i Nur'da bulabilirsiniz. Ehl-i keşf (gözle görülmeyen gaybi hakikatleri Allah'ın lütfuyla keşfedip bilen evliyâlar) ve kalbden birisi, benim gibi âciz bir insandan Mehdi'yi soruyor. "Ne vakit gelecek..." Daha Mehdi'yi anlayamamış. Dâbbetü'l-Arz kimler olduğunu bilmiyor. Bunlara dair, risalelerde birer bahis (söz, açıklama) vardır. Her müşkil suâlin (zor sorunun) cevabını o risalelerden arayınız, bulursunuz. (Mustafa Hulûsi, Barla Lahikası, 143)
Peygamberimiz (sav)'in hadisinde bildirildigi gibi,
İslam ahlakına göre, seyyid olan bir kişi hiçbir nedenle bunu gizleyemez,
saklayamaz. Seyyid olmayan bir kişi de "ben seyyidim" diyemez. Peygamber
Efendimiz (sav)'in neslinden olmak Müslümanlar için büyük bir şereftir.
Dolayısıyla Bediüzzaman seyyid olsaydı, bunu açıkça ifade eder, bu durumdan
büyük onur duyardı. Aynı şekilde eğer kendisinin Hz. Mehdi (as) olduğu yönünde
bir kanaati olsaydı, milyonlarca kişinin okuduğu eserlerinde buna taban tabana
zıt yüzlerce sayfa izah yapmaz; Hz. Mehdi (as)'ın özelliklerinin kendisiyle
uyuşmadığını ve bu mübarek zatın kendisinden sonraki dönemde geleceğini onlarca
deliliyle birlikte açıklamazdı.
Bediüzzaman, "bir Risale-i Nur talebesi
olarak ben de bunlara uyuyorum" diyerek, hayatta olduğu süre
içerisinde eserlerinde yazdıklarının doğruluğunu defalarca tasdik etmiştir.
Risalelerin her biri, binlerce nüshası olan kitaplardır. Dolayısıyla
eserlerinde açıkça "Ben kendimi seyyid bilmiyorum" diyorsa,
Risale-i Nur talebesi bazı muhterem ağabeylerin "Bediüzzaman'ın bu
açıklamaları doğru değildir; kendisi falanca gün bizi çağırmış, hem şerif, hem
seyyid hem de Mehdi'yim demiştir" demeleri Bediüzzaman Said Nursi
Hazretleri'ne karşı çok galiz bir hakaret, büyük bir zulüm ve iftira olur. Zira
bu, Bediüzzaman gibi değerli ve üstün ahlaklı bir şahsın bu konuda
yazdıklarının "yalan" olduğunu iddia etmek anlamına gelir. Yüzlerce
sayfa boyunca yazdıklarının aksine, Bediüzzaman'ın "-yalnızca iki üç
kişiye- tüm yazdıklarının yalan olduğunu" söylediği şeklinde bir iddia, bu
tür iddiaların sahiplerini töhmet altında bırakır. Bediüzzaman gibi derin
imanlı büyük bir müceddidin, eserlerinde, düşündüğü ve inandığı şeylerin tam
tersine açıklamalarda bulunması hiçbir şekilde söz konusu değildir. Dolayısıyla
Bediüzzaman'ın vefatından yıllar sonra böyle bir iddia ile ortaya çıkmak, her
ne kadar iyilik adına, Bediüzzaman'ı sevme adına yapılmış dahi olsa,
Bediüzzaman adına çok büyük bir iftira olur. Onu yalancılıkla itham eden ve
yüzlerce sayfa ile ümmeti aldattığını iddia eden böyle bir yaklaşım ise hiçbir
vicdanın kabul etmeyeceği bir davranıştır.
"... Mehdi, Resulullah'ın bayrağı
ile, insanların başlarına BELA ÜZERİNE BELA YAĞDIĞI ve ÇIKIŞINDAN ÜMİT
KESİLDİĞİ BİR SIRADA ÇIKAR..." (Ali Bin Husameddin el-Muttaki,
Kitab-ul Burhan fi-Alamet-il Mehdiyy-il Ahir Zaman, s. 55)
Ayrıca bu, böylesine değerli bir müceddidin kaleme
aldığı risalelerin tümünü şüpheli hale getirecek son derece tehlikeli bir
girişimdir. Bunun gibi pek çok kişi, birbirinden farklı iddialarla ortaya çıkıp
"Bediüzzaman Said Nursi burada böyle demiştir ama bunların tamamı bir
taktiktir, yalandır; doğrusunu bize söyledi" dese bu ne kadar geçerli
olacaktır? Böyle bir durumda bir süre sonra Risale-i Nur'da yer alan her konu
için bir şey söylenebilir ve Bediüzzaman'ın eserleri gerçek manasından ve
hikmetinden giderek uzaklaşır. Böyle bir tehlikeyi önlemek ise, Bediüzzaman
gibi değerli bir İslam aliminin bizzat yazıp tasdik ettiği apaçık sözlerini
korumakla mümkün olacaktır.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder