26 Haziran 2014 Perşembe

Hangi büyük İslam Alimleri, Peygamberimiz (sav)'in Hadislerine dayanarak Dünya'nın ömrünün 7000 yıl olduğunu bildirmiştir?

BEDİÜZZAMAN SAİD NURSİ - TABERİ - BERZENCİ - DEYLEMİ - BİSTAMİ - AHMED BİN HANBEL - SUYUTİ - MENAVİ - İBN-İ KESİR

1) BEDİÜZZAMAN SAİD NURSİ İNSANLIĞIN ÖMRÜNÜN 7000 YIL OLDUĞUNU BELİRTMİŞTİR:

"... ZAMAN-I ÂDEM'DEN (HZ. ADEM (AS) ZAMANINDAN) TA KIYAMETE KADAR, EYYAM-I ŞER'İYYE (KURAN GÜNLERİ) İLE TABİR EDİLEN YEDİ BİN SENE..." (Barla Lahikası S. 286)
"ÜMMETİMDEN BİR TAİFE ALLAH'IN EMRİ GELİNCEYE KADAR (KIYAMETE KADAR) HAK ÜZERİNDE OLACAKTIR." 

"Ümmetimden bir taife.." fıkrasının (bölümünün) makam-ı cifrîsi (cifir hesâbına göre olan netice, sayı değeri) 1542 (2117) ederek nihayet-i devamına (varlığının sonuna) îma eder. "Hak üzerinde olacaktır." (şedde sayılır) fıkrası dahi; makam-ı cifrîsi 1506 (2082), bu tarihe kadar, gizli ve mağlubiyet içinde vazife-i tenviriyesine (aydınlatma görevine) devam edeceğine remze (işarete) yakın îma eder. "ALLAH'IN EMRİ GELİNCEYE KADAR" (ŞEDDE SAYILIR) FIKRASI DAHİ; MAKAM-I CİFRÎSİ 1545 (2120), KÂFİRİN BAŞINDA KIYAMET KOPMASINA ÎMA EDER. (Kastamonu Lahikası, s. 33)
Said Nursi ümmetin ömrünün HİCRİ 1506 yılına kadar olacağını söylemektedir:

"... Birinci cümle, BİN BEŞ YÜZ (1500) makamiyle ahir zamanda bir taife-i mücahidinin (din için çalışanların) son zamanlarına ve ikinci cümle, BİN BEŞ YÜZ ALTI (1506) makamiyle galibane (galip olan) mücahedenin (Allah yolunda gösterilen çabanın) tarihine... işaret eder. (...) bu tarihe kadar (1506) zahir (görünen) ve aşikarane (açık, belli), belki galibane devam edeceğine remze yakın (işaret yoluyla) ima eder."(Sikke-i Tasdik-i Gaybi, s. 46)

2) TABERİ DÜNYA'NIN ÖMRÜNÜN 7000 YIL OLDUĞUNU İFADE ETMİŞTİR:

"... Abdullah bin Abbas rivayetinde Hz. Adem'den Hz. Nuh'a kadar; 2256 yıl, Nuh'dan İbrahime; 1079 yıl. Hz. Musa'dan, Hz. Süleyman'ın Beyti Makdis mescidini bina edinceye kadar; 506 yıl. Ondan İskender'e kadar; 220 yıl. İskender'den Hz. İsa doğuncaya kadar 369 yıl. Hz. İsa'dan Peygamberimize kadar 551 yıl. Aradaki 434 yıl Fetretten sayılmıştır. Ancak Havarilerin etrafa dağılıp bu işi yaptıkları ifade edilmekte VE DÜNYA'NIN 7000 YIL KILINDIĞI İFADE EDİLMEKTEDİR..."(Taberi tercümesinden. sh. 289-290.)

3) KİTAB-ÜL BURHAN Fİ ALAMET-İL MEHDİYY-İL AHİR ZAMAN KİTABINDA DÜNYA'NIN ÖMRÜNÜN 7000 YIL OLDUĞU BELİRTİLİR:

Enes Malik 'den tahric etti. O dedi ki, Resulullah (sav) buyurdu:

Dünya'nın ömrü, ahiret günlerinde yedi gündür. Allah-u Teala buyurdu ki: Rabbin Katında bir gün sizin saydıklarınızdan bin yıl gibidir.

Enes b. Malik 'den O dedi ki Resulullah (s.a.v) buyurdu:

Enes bin Malik'den: "Kim bir din kardeşinin, Allah yolunda ihtiyacını görürse, Allah onun için gündüzlerini oruçla, gecelerini de, ibadetle geçirmişçesine, ŞU DÜNYA'NIN YEDİ BİN YILLIK ÖMRÜ MÜDDETİNE sevab yazar."(Kitab-ül Burhan fi Alamet-il  Mehdiyy-il Ahir Zaman, sh. 88)
İbni Abbas'dan sahih olarak nakledilen şöyle bir rivayet vardır, O dedi ki; DÜNYA YEDİ GÜNDÜR, HER BİR GÜN BİN YIL GİBİDİR ve Resulullah (sav) de onun sonunda gönderildi. (Kitab-ül Burhan Fi Alamet-il Mehdiyy-il Ahir Zaman, 89)
Dakkak b. Zeyd-ü Cüheni'den rivayet ettiler. Ben gördüğüm bir rüyayı Resulullah (sav)'e anlattım. Bu rüyada Peygamber (sav) yedi basamaklı bir minberin en üst basamağında idi: O buyurdu ki, Yedi basamaklı gördüğün MİNBER ŞU DÜNYA'NIN ÖMRÜ OLAN YEDİ BİN SENEDİR... (Kitab-ül Burhan Fi Alamet-il Mehdiyy-il Ahir Zaman, 89)

4) DERLEME HADİS KİTAPLARINDA DÜNYA'NIN ÖMRÜNÜN 7000 YIL OLDUĞU BELİRTİLMEKTEDİR:

"ADEM'DEN KIYAMETE KADAR DÜNYA'NIN VE İNSANLIĞIN ÖMRÜ 7000 YILDIR."

(Kenzu'l-Ummal, h.no: 16459.)

(Muhammed Tahir b. Ali el-Hindî, Tezkiretu'l-Mevduat, I/223.)

Sahavî, el-Makasıdu'l-hasene (DEYLEMİ'den naklen), I/693, h.no: 1243.

Munavî Feyzu'l-Kadir, III/547; h.no: 4278 (Deylemi'den naklen)
"... SABİLER VE DİĞER ÜÇ SEMAVÎ DİNİN MENSUPLARI DÜNYA'NIN ÖMRÜNÜN 7000 YIL OLDUĞUNDA İTTİFAK ETMEKTEDİRLER..."
(Bayezid Bistamî, Miftahu'l-Cifr)

5) PEYGAMBER EFENDİMİZ (SAV) ÜMMETİNİN ÖMRÜNÜN 1500 SENEYİ AŞMAYACAĞINI HABER VERMİŞTİR:

"Benim ümmetimin ömrü 1500 SENEYİ PEK GEÇMEYECEK."
(Suyuti, el-Keşfu an Mücavezeti Hazihil Ümmeti el-Elfu, el-havi lil Fetavi, Suyuti. 2/248, tefsiri Ruhul Beyan. Bursevi. (Arapça) 4/262, Ahmed bin Hanbel, Kitâbu'l-İlel, sh. 89.)
İmam Suyuti, Peygamberimiz (sav)'in hadislerinde ÜMMETİN ÖMRÜNÜN 1500 SENEYİ AŞMAYACAĞINI bildirdiğini haber vermektedir:

Bu ümmetin ömrü bin (1000) seneyi geçecek fakat bin beş yüz (1500) seneyi aşmayacaktır. (Kıyamet Alametleri, s. 299) (Celaleddin Suyuti'nin "El-Kesfu Fi Mücazeveti Hazin el-Ümmeti El Elfe Ellezi Dellet Aleyh el-Asar" isimli kitabından nakil)

6) PEYGAMBERİMİZ (SAV)'İN "BEN İNSANLIĞIN İKİNDİ VAKTİNDE GELDİM" HADİSİ:

BEN İNSANLIĞIN İKİNDİ VAKTİNDE GELDİM. (Ahmed bin Hanbel. İlel.sh. 89.)
Bu hadis, "Benim ümmetimin ömrü 1500 SENEYİ pek geçmeyecek." hadisi ile birlikte düşünüldüğünde;
GÜNÜN DÖRTTE YA DA BEŞTE BİRİ OLAN İKİNDİDEN AKŞAMA KADARKİ VAKTİ 1500 YIL KABUL ETTİĞİMİZDE, İNSANLIĞIN ÖMRÜNÜN 6000 - 7500 YIL ARASINDA OLDUĞU ORTAYA ÇIKAR. (Doğrusunu Allah bilir.)

AHİR ZAMAN ALAMETLERİNİN SON 30 YILDA TOPLUCA TAHAKKUKU, DÜNYA'NIN ÖMRÜNÜN 7000 YIL OLDUĞUNU TEYİT ETMEKTEDİR

Peygamber Efendimiz (sav)'den rivayet edilen ve en büyük hadis imamlarından olan İmam Suyuti'nin naklettiği 8 sahih hadiste Dünya'nın ömrünün 7000 yıl olduğu, Peygamberimiz (sav)'e kadar bu sürenin 5600 yılının geçtiğini haber verilmiştir.
7000'den 5600'ü çıkarttığımızda geriye 1400 sene kalmaktadır.
Başka bir hadiste ise Peygamberimiz "Ümmetin ömrünün 1500 seneyi pek geçmeyeceğini" haber vermiştir.
Şu anda Hicri 1430 yılında olduğumuzu ve Hicri 1500 yılına kadar da Hicri 14. yüzyılın içinde olduğumuzu hesaba katarsak o zaman Hz. Mehdi (as)'ın mutlaka bu yüzyıl içinde çıkması gerektiği anlaşılmaktadır.
Çünkü geriye Hz. Mehdi (as)'ın çıkabileceği başka bir yüzyıl kalmamaktadır.
Hicri 1400'ün başından itibaren Peygamberimiz (sav)'in hadislerinde bildirdiği ahir zaman alametlerinin hemen hepsinin ardı ardıra tahakkuk etmesi ahir zamanda olduğumuzu ve Hz. Mehdi (as)'ın bu yüzyıl içerisinde çıkacağını açıkça göstermektedir.
Ayrıca bütün bu alametlerin son 30 yıl içinde topluca gerçekleşmiş olması,  Dünya'nın ömrünün 7000 yıl olduğunu, Peygamberimiz (sav)'e kadar bu sürenin 5600'ünün geçtiği ve İslam ümmetinin icabet ömrünün de 1500 seneyi pek geçmeyeceği yönündeki hadisleri teyit etmektedir. (Kitabın ilerleyen sayfalarında bu alametler detaylı olarak anlatılmaktadır)

RESULULLAH (SAV)'DEN SONRA KIYAMET YAKINDIR

Resulullah (sav): "Ben kıyametin kopacağı aynı saatte gönderildim. Ancak, şunun şunu geçmesi gibi ben kıyamet saatini geçip biraz evvel geldim!" buyurdular ve orta parmağı ile şehadet parmağını gösterdiler. (Kütübi Sitte, Müstevrid İbnu Seddad el-Fihri'den ravi edilmiştir, hadis no 5026) Tirmizî, Fiten 39, (2214).] [50]
Resulullah (sav): "Ben kıyamet şöyle yakın olduğu halde gönderildim!" buyurdular ve şehadet parmağıyla orta parmağını yanyana gösterdiler. (Kütübi Sitte, Sehl İbnu Sa'd'dan ravi edilmiştir, hadis no 5025) [Buharî, Rikak 39, Tefsir, Nâziat 1, Talak 25; Müslim, Fiten 132, (2950).] [49]
Abdullah İbnu Havale el-Ezdi (ra)`nin yanına indim. Bana: "Resulullah (sav) bizi, ganimet alalım diye yaya olarak gönderdi. Biz de döndük ve hiçbir ganimet elde edemedik. Yorgunluğumuzu yüzlerimizden anlayıp aramızda doğrularak: "Ey Allah'ım, onları bana tevkil etme; ben onları üzerime almaktan acizim! Onları kendilerine de tevkil etme, bu işten kendileri de acizdirler. Onları diğer insanlara da tevkil etme kendilerini onlara tercih ederler!" buyurdular. Sonra elini başımın üstüne koydu ve: "Ey İbnu Havale! Hilafetin (Medine`den) Arz-ı Mukaddese`ye (Suriye`ye) indiğini görürsen, bil ki artık zelzeleler, kederler, büyük hadiseler yakındır. O gün kıyamet, insanlara, şu elimin, başına olan yakınlığından daha yakındır" buyurdu. (Kütübi Sitte, İbnu Zuğb el-Eyadi'den ravi edilmiştir)
Şu hadiseler meydana gelmedikçe kıyamet kopmayacaktır… depremler çoğalacak… (Ramuz-El Ehadis, 476/11)
Kıyametten önce iki büyük hadise vardır… ve sonra da zelzeleli yıllar. (Ramuz-El Ehadis, 187/2)
Şu hadiseler meydana gelmedikçe kıyamet kopmayacaktır… Ölümler ve katliamlar yaygın hale gelecek… (Camiü's-Sagir, 3:211, Müsned, 2:492, 4:391, 392)
Resulullah (sav) buyurdular ki: "Zaman yakınlaşmadıkça kıyamet kopmaz. Bu yakınlaşma öyle olur ki, bir yıl bir ay gibi, ay bir hafta gibi, hafta da bir gün gibi, gün saat gibi, saat de bir çıra tutuşması gibi (kısa) olur." (Kütübi Sitte, Enes'den ravi edilmiştir, hadis no 5041)

GÜNEŞ BATIDAN DOĞDUKTAN SONRA KIYAMETE 120 SENE KALMASI MÜMKÜN DEĞİLDİR

Peygamber Efendimiz (sav) bir hadisinde kıyametin büyük alametlerinden biri olarak Güneş'in Batıdan doğacağını haber vermiştir.
"Güneş batıdan doğacak, insanlar topluca îmân edecek, ancak daha önce îmân etmemiş olanların îmânları kendilerine bir yarar sağlamayacaktır." (Tecrid-i Sarih Tercümesi, XII 307; Müslim, Fiten, 118)
Hicri 13. Asrın büyük müceddidi Said Nursi Hazretleri ise bu mucizevi olayın nasıl gerçekleşebileceğini Şualar kitabında şu şekilde izah etmiştir:
Güneş'in mağripten çıkması ve zeminden dâbbetü'l-arzın zuhurudur. Amma güneşin mağripten (batıdan) tulûu (doğması) ise, bedahet derecesinde (ispata ihtiyaç duyulmayacak derecede) bir alâmet-i kıyamettir. Ve bedaheti (aşikarlığı) için, aklın ihtiyarı ile bağlı olan tevbe kapısını kapayan bir hadise-i semâviye (Allah'ın yarattığı olay) olduğundan, tefsiri ve mânası zâhirdir (yorumu ve anlamı açıktır), tevile ihtiyacı yoktur. Yalnız bu kadar var ki: Allahu a'lem, o tulûun (doğuşun) sebeb-i zâhirîsi (görünürdeki sebebi): Küre-i arz (dünya) kafasının aklı hükmünde olan Kur'ân onun başından çıkmasıyla zemin divâne (aklı başında olmayan) olup, izn-i İlâhî (Allah'ın izni) ile başını başka seyyareye (gezegene) çarpmasıyla hareketinden geri dönüp, garptan şarka (batıdan doğuya) olan seyahatini irade-i Rabbânî (İlahi irade) ile şarktan garba (doğudan batıya) tebdil etmekle (değişerek) güneş garptan (batıdan) tulûa (doğmaya) başlar. Evet, arzı şems (güneş) ile, ferşi Arş (yer ve gök) ile kuvvetli bağlayan hablullahi'l-metîn (Allah'ın manevi ipi) olan Kur'ân'ın kuvve-i câzibesi (çekim kuvveti) kopsa, küre-i arzın (yeryüzünün) ipi çözülür, başıboş, serseri olup aksiyle ve intizamsız hareketinden güneş garptan çıkar. Hem müsademe neticesinde (çarpışma sonucunda) emr-i İlâhî ile kıyamet kopar diye bir tevili vardır. (Şualar, Beşinci Şuâ, s. 510)
Hadis-i şerifte bahsi geçen olayla ilgili Said Nursi Hazretleri'nin açıklamaları da gözönünde bulundurulduğunda kıyametin hemen öncesinde yaşanacak olan bu büyük alametin, muhtemelen bir kuyruklu yıldızın çarpmasıyla Dünya'nın dönüş yönünün tersine dönmesi sonucu tahakkuk edeceği anlaşılmaktadır. Gerçekleşecek olan bu önemli değişim sonrasında peş peşe büyük depremler, kuvvetli fırtınalar oluşacak, tsunamiler meydana gelecek, yer çekimi bozulacak, atmosfer tabakası kalmayacak, ozon tabakası bozulacak, bunun sonucunda uzaydaki tüm zararlı ışınlar Dünya'ya ulaşacak ve benzeri daha başka pek çok doğa felaketi yaşanacak, büyük bir ihtimalle de kıyamet süreci bu şekilde başlamış olacaktır. Fizik kurallarının ortadan kalkacağı böyle bir ortamda yaşama imkanı olmayacağı için,İMTİHAN ORTAMI DA TAMAMEN BİTECEKTİR. Bediüzzaman Hazretleri'nin bu önemli ve ihtişamlı olayı "tevbe kapısını kapayan bir ilahi hadise" olarak nitelendirmesi de, Güneş'in Batıdan doğmasının ardından imtihanın ortadan kalkacak olmasına işaret etmektedir.
KIYAMETİN GÜNEŞ'İN BATIDAN DOĞMASINDAN 120 SENE SONRA KOPACAĞINI İDDİA ETMEK İSE BÜTÜN BU İZAHLARLA ÇELİŞEN BİR AÇIKLAMADIR.
Allah dünya ortamını imtihana uygun şekilde yaratmıştır. Dünyada aklın ihtiyarını kaldıracak olayların gerçekleşmesine Allah izin vermez, çünkü aksinde imtihana gerek kalmaz. Allah dünyada mucize olarak yarattığı olayları dahi bir bakış açısına göre bir açıklama getirilebilir şekilde gerçekleştirmektedir. Bunun sonucunda da Allah Kendisi'ne iman eden, Kendi yarattığı olaylardaki derinliği, hikmeti, inceliği görebilen kişilerle, iman etmeyen ya da şüphe içinde olan kişileri birbirinden ayırır. Samimi iman edenlerle, samimiyetsiz, aklı ve imanı zayıf kişilerin aynı konuma gelmemeleri için Allah dünya hayatında aklın ihtiyarını kaldıracak, yani iradelerini, kendi düşünme ve seçme yeteneklerini ortadan kaldırarak görür görmez zorunlu olarak iman etmelerini sağlayacak olaylar yaratmamaktadır.
Güneş'in Batıdan doğması ise çok mucizevi ve aklın ihtiyarını kaldıracak bir olaydır. Bu olayın gerçekleşmesiyle birlikte artık imtihan ortamı bitecek, tevbe imkanı Allah'ın dilemesiyle kalmayacak ve kıyamet başlayacaktır.
Üstad Said Nursi Hazretleri bu durumu Beşinci Şua'da şu hikmetli yönleriyle vurgulamaktadır:
Îman ve teklif (sorumluluk), ihtiyar dâiresinde (irade ve birşeyi tercih edebilme gücü açısından) bir imtihan, bir tecrübe, bir müsabaka (yarışma) olduğundan, perdeli ve derin ve tedkik (inceleme) ve tecrübeye muhtaç olan nazarî mes'eleleri (görüş ve düşünce halinde bulundan ve tatbik edilmemiş meseleler) elbette bedihî (açık ve belirgin) olmaz. Ve herkes ister istemez tasdik edecek derecede zarurî (mecburen inanılacak şekilde) olmaz. Tâ ki Ebu Bekirler âlâ-yı illiyyine (yücelerin en yücesine) çıksınlar ve Ebu Cehiller esfel-i safîline (aşağıların en aşağısına) düşsünler. İhtiyar (birşeyi tercih edebilme gücü, irade) kalmazsa teklif (sorumluluk) olamaz. Ve bu sır ve hikmet içindir ki, mu'cizeler seyrek ve nâdir verilir. Hem dâr-ı teklifte (dünyada) gözle görünecek olan alâmet-i kıyâmet (kıyamet alametleri) ve eşrat-ı saat (kıyametin şartları), bir kısım müteşâbihat-ı Kur'aniye (Kuran'da birbirine benzeyen, mecazi anlamı da olabilen ayetler) gibi kapalı ve te'villi (yorum getirilecek şekilde) oluyor. YALNIZ, GÜNEŞİN MAĞRİPTEN (BATIDAN) ÇIKMASI BEDÂHET DERECESİNDE (İSPATA İHTİYAÇ DUYULMAYACAK ŞEKİLDE AÇIK) HERKESİ TASDİKA (İNANMAYA) MECBUR ETTİĞİNDEN, TEVBE KAPISI KAPANIR, DAHA TEVBE VE ÎMAN MAKBUL OLMAZ. (Beşinci Şua)
Güneş'in Batıdan doğmasının ardından 120 sene daha yaşamın devam edeceği iddiasının yanlışlığı iki yönüyle aşikardır. Birincisi, imtihanın kalmadığı, tevbe imkanının bittiği bir ortamda 120 sene yaşam olması Adetullaha uygun değildir. İkinicisi ise, Güneş'in Batıdan doğmasıyla birlikte peşpeşe başlayacak olan kıyamet olaylarının insan yaşamına olanak bırakmamasıdır. BÜYÜK DEPREMLERİN YAŞANDIĞI, DENİZLERİN YARILDIĞI, TSUNAMİLERİN OLDUĞU, ÇOK ŞİDDETLİ FIRTINALARIN YAŞANDIĞI, ATMOSFERİN KALMADIĞI, OZON TABAKASININ KALKTIĞI, VE DAHA PEK ÇOK OLAĞANÜSTÜ DOĞA FELAKETİNİN TAHAKKUK EDECEĞİ BİR ORTAMDA DEĞİL 120 YIL, 120 SAAT DAHİ YAŞAMAK MÜMKÜN DEĞİLDİR. Böylesine dehşetli, ama aynı zamanda Allah'ın şanının yüceliğinin en mükemmel şekilde tecelli edeceği böyle ihtişamlı bir ortamda OLSA OLSA EN FAZLA 120 DAKİKA YAŞANABİLİR. AMA OLAYLARIN ŞİDDETİ İNSANLARA BU VAKTİ 120 YIL GİBİ HİSSETTİRECEKTİR.
Ancak Peygamber Efendimiz (sav)'in hadiste bahsettiği "Güneş'in Batıdan doğması" ifadesi müteşabih yönüyle de yorumlanabilir. O zaman da hadis Hz. Mehdi (as)'ın zuhuruna işaret etmektedir. Bu hadiste Güneş'ten kasıt Hz. Mehdi (as) olabilir. Nitekim Peygamber Efendimiz (sav)'den rivayet edilen başka bir hadiste de Hz. Mehdi (as)'a Güneş benzetmesi yapılmaktadır.
HZ. MEHDİ (AS) BÜTÜN GAM VE ZULMETLERİ GİDERECEK GÜNEŞ'TİR. İhsanda bulunduğu zaman pek bereketli bir yağmurdur. (Muhammed B. Resul El Hüseyin El Berzenci, Kıyamet Alametleri, s. 188)
Güneş'in Batıdan doğması ifadesindeki batı kelimesinin mecazi yönü de, bu hadisin diğer hadis-i şeriflerle beraber incelenmesi sonucunda açıklık kazanabilir. Nitekim Peygamber Efendimiz (sav)'den rivayet edilen başka bir hadiste Hz. Mehdi (as)'ın "Batıdan" çıkacağı bildirilmektedir:
Hafız Ebu Nuaym'ın rivayet ettiği hadis-i şerifte Resul-i Ekrem Efendimiz şöyle buyurmuştur: İşte (öyle müşkül (sıkıntılı, zorlu) bir) zamandaMAĞRİP (BATI) MEMLEKETİNİN EN UZAK BÖLGESİNDEN ve Resul-i Ekrem Efendimizin muhterem kızı Fatma'nın evlatlarından bir kimse ortaya çıkacaktır. İşte o zat ahir zamanda faaliyette bulunacak olan Mehdi (as)'dır. Ve Mehdi (as)'ın zuhuru da kıyamet alametlerinin ilkidir. (Celaleddin Suyuti'nin Tasnifinden Hadisler, Ahir Zaman Mehdisinin Alametleri, Müellif Ali bin Hüsammeddin el Muttaki, Kahraman Neşriyat Kitabevi, s. 16)
Hadiste Hz. Mehdi (as)'ın "mağrip yani Batı ülkelerinin en uzak bölgesinden" çıkacağı haber verilmiştir. Bilindiği gibi Türkiye, İslam ülkelerinin en batısında yer almaktadır. Hadisteki bilgiler, Hz. Mehdi (as)'ın Türkiye'den çıkacağına işaret etmektedir. Bu hadis gözönünde bulundurulduğunda Güneş'in Batıdan doğacağını haber veren hadis-i şerifteki bilginin de aynı şekilde Hz. Mehdi (as)'ın Batı tarafından zuhur edeceğine işaret ettiği düşünülebilir.
Bu takdirde, Hz. Mehdi (as)'ın zuhuru için, Peygamber Efendimiz (sav)'in diğer hadislerine dayanarak Hicri 1400 yılını esas alırsak, Güneş'in Batıdan doğuşundan 120 sene sonra kıyamet başlayacak ifadesi de Hicri 1520'li yıllara denk gelmektedir. Said Nursi'nin verdiği tarihlerde de Hicri 1520'ler Müslümanlığın zayıflamaya başlayacağı ve inkarcıların sisteminin dünyaya tam hakim olacağı yıllardır. Said Nursi'nin izahlarına göre de bu yıllardan yirmi-yirmi beş yıl sonra kıyamet beklenmektedir. (Doğrusunu Allah bilir)

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder