26 Haziran 2014 Perşembe

Hz. Mehdi (as)'ın diğer bazı özellikleri

HADİSLERDE İŞARET EDİLEN 1956 YILININ ÖNEMİ

1300'lü yılların değerli müceddidi Bediüzzaman Said Nursi Hazretleri, Risale-i Nur'da 1956 tarihinin üzerinde özellikle durmuştur. 1956 yılında tahakkuk eden olaylar göz önünde bulundurulduğunda, Said Nursi Hazretlerinin özellikle bu yıla dikkat çekmesi çok şaşırtıcıdır.
Risale-i Nur talebesi Ahmed Feyzi Kul, 1950 yılında yazdığı "Maidet-ül Kur'an ve Hazinet-ül Bürhan" adlı eserinde bazı ayetlerin ebced değerlerini hesap etmiştir. Bu eser, Bediüzzaman Said Nursi Hazretleri tarafından kabul görerek, "Tılsımlar Mecmuası"nın sonuna eklemiştir. Bu eserde ebced değeri olarak Miladi 1956 yılını veren ayet Taha Suresi'nin 68. ayettir.
"Korkma! dedik, üstün gelecek olan kesinlikle sensin." (Taha Suresi, 68)
Bu ayette geçen "Kesinlikle sensin" ifadesinin ebced değeri Miladi 1956'dır.
1956 yılı çok önemli bir tarihtir. Bediüzzaman Said Nursi de Ahmed Feyzi Kul da bu tarihin üzerinde önemle durmaktadır. Bediüzzaman Said Nursi Hazretleri, 1956 yılına işaret eden bir başka ayetin yorumunu Emirdağ Lahikası adlı eserinde şöyle yapmıştır:
Gerçekten münafıklar, ateşin en alçak tabakasındadırlar. Onlara bir yardımcı bulamazsın. (Nisa Suresi, 145)
... Eğer şedde iki nun sayılsa, okunmayan hemzeler ve (ye) de sayılsa 1376 (1956-1957) ederek, bu zulümatlı nifakın (dinsizlik ve zulme dayalı, ikiyüzlü münafıkane sistemin) sukut mertebesine (susma, son bulma derecesine)... (Emirdağ Lahikası (1), Mektup no: 15)
Bediüzzaman Hazretleri buradaki "bu zulümatlı nifakın sukut mertebesine" sözleriyle, 1956 YILININ, zalimane inkar sisteminin, münafıklığın, Darwinist-materyalist sistemin yıkılışının MİLADİ BAŞLANGICI olduğunu bildiriyor. Hakikaten 1956 yılından sonra İslam aleminde büyük bir ilerleme görülmüştür.
Kuran'da "1956 yılının" ebcedini veren bir başka ayet ise Al-i İmran Suresi'nin 81. ayetidir.
Hani Allah peygamberlerden 'kesin bir söz (misak)' almıştı: "Andolsun size kitap ve hikmetten verip sonra size beraberinizdekini doğrulayan bir elçi geldİğİnde, ona kesin olarak iman edecek ve ona yardımda bulunacaksınız." Demişti ki: "Bunu ikrar ettiniz ve bu ağır yükümü aldınız mı?" Onlar: "ikrar ettik" demişlerdi de "Öyleyse şahid olun, Ben de sizinle birlikte şahid olanlardanım." demişti. (Al-i İmran Suresi, 81)
Bu ayette geçen "... sonra size beraberinizdekini doğrulayan bir elçi geldi..." sözlerinin ebcedi "1956 yılını" göstermektedir. Nitekim Risale-i Nurlar'a uygulanan yasağın kaldırılması da bu tarihe denk gelmektedir. 1956 yılı Risale-i Nur açısından çok önemli bir yıl olmuştur. Bilindiği gibi bu yıla kadar Risale-i Nurbulundurmak, okumak, dağıtmak yasaklanmış, Nur Risaleleri hakkında bin beş yüz kadar kamu davası açılmıştı. 1956 yılında ise, 8 yıldır Afyon'da süren dava sonuçlanmasıyla bu konuda verilen büyük hukuk mücadelesi de son bulmuş ve risalelerin hiçbir suç unsuru taşımayan imani eserler olduğu, mahkeme huzurunda karara bağlanmıştı. Afyon Mahkemesi, 1956'da Diyânet İşleri Riyaseti Müşavere Kurulu, bütün Risale-i Nur Külliyâtı'nı tek tek inceleyerek her bir Risale hakkında, olumlu ve yararlı Kur'anî bir tefsir olduğuna ilişkin bir rapor sunmuş, Nur Risaleleri'nin beraat ve iadesine karar vermiş ve böylece Risale-i Nurlar'ın yayınlanması serbest bırakılmıştı.
Bediüzzaman Said Nursi Hazretlerinin Risalelerde 1956 YILINA özellikle vurgu yapmasının önemi, 1956 yılında Türkiye'de ve dünyada yaşanan büyük ve önemli olaylara baktığımızda da açıkça ortaya çıkmaktadır.
1956 tarihinde gerçekleşen büyük ve önemli olaylar şunlardır:
3 Ocak 1956 
Sudan bağımsız bir cumhuriyet olduğunu ilan etti.
20 Mart 1956 
Tunus, Fransa'dan bağımsızlığına kavuştu. 
23 Mart 1956 
Pakistan, dünyanın ilk İslami Cumhuriyeti oldu.
7 Nisan 1956 
Fas bağımsızlığını ilan etti.
1956 
Ortaokullarda din dersi okutulmaya başlanmıştır.

HZ. MEHDİ (AS) ARAPÇA BİLMEYECEKTİR

Muhyiddin ibnü'l-Arabi hazretleri, Hakim et-Tirmizi Hazretleri'nin "Hatmü'l-evliya"da sorduğu soruları cevaplandırmak için yazdığı "el-cevabü'l-müstakim" isimli eserinde şöyle buyurmuştur:
"... O (Hz. Mehdi (as)) Arapça'yı pek iyi konuşamaz, fakat ahlakı hususunda ondan farklı da olmaz. O, orta boylu erlerdendir. Mülkün dönemi onunla biter ve velayet onunla hatme erer. Onun, ismi 'diri' olan bir yardımcısı vardır. Aslı ruhani, görünüşü insanidir." (El-cevabü'l-müstakim amma seele anhü et-türmizi el-hakim, bayezid, no: 3750, 242b yaprağı)  (Kıyamet ve Alametleri, Ömer öngüt, Hakikat Yayıncılık, s. 288)

HZ. MEHDİ (AS) ROMA'YI MANEN FETHEDECEKTİR, VATİKAN'DA BÜYÜK BİR DEPREM OLACAKTIR

"… Hz. Mehdi (as) ve talebeleri … (Roma'yı) tesbih ve tekbirle feth edeceklerdir… O şehrin (VATİKAN'IN) surları bir bir yıkılacaktır..."(Muhammed B. Resul El Hüseyin El Berzenci, Kıyamet Alametleri, s. 204)
İtalya'da meydana gelen deprem neticesinde Vatikan'ın surlarında tahribat meydana gelmiştir. Roma'da bir çok bina yerle bir olmuştur.

DOĞUDAN BİR GRUP, HZ. MEHDİ (AS)'IN ÇIKIŞI İÇİN ORTAM HAZIRLAYACAKTIR

Doğu tarafından birtakım insanlar çıkıp, Hz. Mehdi (as)'ın saltanatını hazırlayacaklardır.
(El-Kavlu'l Muhtasar Fi Alamatil Mehdiyy-il Muntazar, s. 21)
Şarktan bir cemaat çıkar ve Hz. Mehdi (as)'ın saltanatına yardım eder. (Ali Bin Hüsameddin El Muttaki, Celaleddin Suyuti'nin Tasnifinden Hadisler – Ahir Zaman Mehdisinin Alametleri, Kahraman Neşriyat, s. 60)
... Bilahare Kudüs'e inecekler ve Hz. Mehdi (as) için saltanat hazırlayacaklardır. (El-Kavlu'l Muhtasar Fi Alamatil Mehdiyy-il Muntazar, s. 47)

ALLAH'IN HZ. MEHDİ (AS)'A OLAN SEVGİSİ VESİLESİYLE, DEPREMLER DURACAKTIR

ONUN (HZ. MEHDİ (AS)'IN) HATRINA DEPREMLERİ DURDURURUM. (Şeyh Muhammed b. İbrahim-i Numani, Gaybet-i Numani s. 70)

ASHAB-I KEHF, HZ. MEHDİ (AS)'IN YARDIMCISI OLACAKTIR

Ashab-ı Kehf, Hz. Mehdi (as)'ın yardımcıları olacaktır. (Kitab-ül Burhan Fi Alamet-il Mehdiyy il Ahir Zaman, s. 59)

HZ. MEHDİ (AS) HAKKINDA FARKLI GÖRÜŞLER ORTAYA ATILACAK FAKAT SONRA GÖRÜŞLER BİRLEŞECEKTİR

Hz. Mehdi (as) hakkında farklı görüşler olacağına hadiste değinilmiştir. Hz. Mehdi (as) hakkında birbirinden farklı çok fazla görüş, yavaş yavaş hak ve doğru olan görüşte birleşecektir. Hadiste Hz. Mehdi (as)'ın vesilesiyle birbirlerinin kardeşleri olan Müslümanların haklarının zorlu bir uğraş ile tesis edileceği anlatılmaktadır. Müslümanların bu dönemde zorlu bir baskı ortamında yaşadıkları ve haksızlığa uğradığı bu anlatımdan anlaşılmaktadır. Allah'ın Hz. Mehdi (as)'ı vesile etmesiyle dünyada adalet, hoşgörü ve güven ortamı oluşacaktır. Bu anlatım, Hz. Mehdi (as)'ın vesile olmasından önce dünyada adaletsizlik ve sevgisizliğin hakim olacağına işaret etmektedir. Allah'ın insanlar üzerindeki rızası ve hoşnutluğu Hz. Mehdi (as)'ın vesilesiyle artacaktır. İslam dini Hz. Mehdi (as) vesilesiyle özüne dönecek ve İslam ahlakı dünyaya hakim olacaktır.
Zamanın sahibi El-Mehdi (Hz. Mehdi (as)) hakkında farklı görüşler birleşerek takip edecek, çeşitli zihinler arasında bunlar birleşecek, onun vesilesiyle en yakın dostlarınızın hakları sökülüp çıkartılacak, onun vesilesiyle düşmanlarınızın kötülüklerine karşı koyacak ve yeryüzünü onun vesilesiyle iyilik ve adaletle dolduracaksınız, onun çıkmasıyla birlikte kulların üzerindeki nimetler ve hoşnutluk artacaktır. Onur ve övgü ile gerçekler yerine döndürülecek ve din onun eliyle yeniden tesis edilecektir.(Seyyid Murtaza Müçtehidi Sistani, Nashr Almas Yayınları, s. 343)

HZ. MEHDİ (AS) DÖNEMİNDE GERÇEKLEŞECEK BAZI ÖNEMLİ OLAYLAR

Ona, "(Hz. Mehdi (as)) ne zaman çıkacak?" diye sordum. O dedi ki: "Irak'ın Anbar ilinde, Fırat ile Şiraz ve Dicle kıyısında ordular gördüğünde, Kufe'nin kubbesi yıkıldığında, Kufe'de bazı evler yandığında, tüm bunları gördüğün zaman Allah dileğini hakikaten gerçekleştirecektir, hiç kimse Allah'ın emrini engelleyemez ve hiç kimse onun hükmünü değiştiremez." (Falahi Ssa'il: 199; ve El-Misbaah: 51 ve El-Baladul Amin: 35)
Hadiste Hz. Mehdi (as)'ın çıkış alametlerine değinilmektedir. Ahir zamanda gerçekleşen olaylardan Irak'ın işgalinde, Irak'ın Anbar ilinde Amerikan orduların yönetimi uzun süre idare etmesi birçok gazete ve televizyonda konu olmuştur. Fırat ve Dicle kıyısında PKK terörünün şiddetlenmesi de yine bu dönemde olmuştur. Hadiste bahsedilen "Şiraz" kenti ise İran'da bir kent ismi olmakla beraber, Tahran'ın da eski ismidir. Şah Pehlevi'nin darbe ile yönetimden alındığı dönemde, İran'daki en büyük çatışmalar Tahran'da meydana gelmiştir. Hadiste aynı zamanda Irak'ın Kufe kentinde meydana gelen çatışmalara da değinilmiştir. Amerikan orduları ile bölgedeki direnişçi gruplar arasında meydana gelen çatışmaların görüntüleri sık sık medyada yer almıştır. Peygamberimiz (sav) ahir zamanda gerçekleşecek büyük olayları 1400 yıl önce bildirmiştir. Hadiste ayrıca Hz. Mehdi (as)'ın çıkışını engellemeye çalışacak kişiler olabileceğine de işaret edilmektedir. Allah'ın kaderde yarattığı olayları engellemeye kimsenin gücü yetmez, Allah mutlaka emrini yerine getirecektir.

HZ. MEHDİ (AS) ÇALIŞMALARINDA RİSALE-İ NUR'DAN FAYDALANACAKTIR

... Bu hakikatdan anlaşılıyor ki;  SONRA GELECEK O MÜBAREK ZAT RİSALE-İ NUR'U BİR PROGRAMI OLARAK NEŞR VE TATBİK EDECEK (yazma ve dağıtma yoluyla yayacak ve uygulayacak). (Sikke-i Tasdik-i Gaybi, s. 9)
Bediüzzaman bu sözüyle bir kez daha Hz. Mehdi (as)'ın gelişini müjdelemiş ve bu mübarek zatın faaliyetlerini yerine getirirken, kendisini "Hz. Mehdi (as)'a zemin hazırlayan bir öncü" olarak tanımlayan Bediüzzaman'ın eserlerinden de istifade edeceğini belirtmiştir.
Bediüzzaman, Hz. Mehdi (as)'dan bahsettiği sözlerinin pek çoğunda tekrarladığı "GELECEK" ifadesini burada da kullanmıştır. Bediüzzaman bu sözleriyle Hz. Mehdi (as)'ın, önceki müceddidlerin ve Bediüzzaman'ın yaşadığı dönemlerde gelmediğini söylemiş; bu mübarek zatın bunların hepsinden "SONRA" geleceğini ifade etmiştir. Ayrıca Bediüzzaman bu durumu, yalnızca gelecek zaman ifade eden bir fiil kullanarak değil, bunu bir de "SONRA" kelimesiyle destekleyerek çok kesin bir üslupla açıklamıştır.
Bediüzzaman ayrıca burada "ZAT" kelimesini bir de nitelendirmekte ve Hz. Mehdi (as)'ın "NASIL BİR ZAT" olduğunu da açıklamaktadır. Bediüzzaman Hz. Mehdi (as)'ın "MÜBAREK BİR ZAT" olduğunu belirtmektedir. "MÜBAREK" kelimesi "İlahi hayrın bulunduğu" anlamına gelmektedir. Bediüzzaman da burada kullandığı bu"mübarek" sıfatıyla Hz. Mehdi (as)'ın imanını, yerine getireceği vazifeleri övmektedir. Bediüzzaman verdiği tüm bu detaylı bilgilerle Müslümanlara Hz. Mehdi (as)'ın ahlakını ve mücadelesini tanıtmakta, bu üstün ahlaklı şahsın hangi özellikleriyle tanınabileceğini anlatmaktadır.
Bediüzzaman eserlerinde, Hz. Mehdi (as)'dan önceki yüzyılın müceddidi olması sebebiyle kendisini "Hz. Mehdi (as)'ın bir öncüsü", "ona zemin hazırlayan bir askeri" olarak tanımlamıştır. Yine bir sözünde de, "kendisinin ektiği tohumların Hz. Mehdi (as) tarafından geliştirileceğini ve bu mübarek şahıs vesilesiyle bu tohumların sümbülleneceğini" anlatarak, Hz. Mehdi (as)'ın gelişinden önce yaptığı çalışmalarla ona "bir ön hazırlık" yaptığını anlatmaktadır. Bediüzzaman bu sözünde de Risale-i Nur Külliyatı'nın, Hz. Mehdi (as)'ın tebliğinde kullanacağı bir ön hazırlık olduğunu belirtmiştir. Bediüzzaman, ortaya çıktığında Hz. Mehdi (as)'ın, Risaleleri hazır yazılmış olarak bulacağını ve imanı kurtarma vazifesinde Risaleler'den faydalanacağını belirtmiştir. Bediüzzaman bu sözleriyle kendisinin Hz. Mehdi (as) olmadığını, Hz. Mehdi (as)'ın "KENDİSİNDEN SONRAKİ DÖNEMDE GELECEK BİR ŞAHIS OLDUĞUNU" bir kez daha açıklığa kavuşturmuştur.

PEYGAMBERİMİZ (SAV)'İN AHİR ZAMAN HADİSLERİNİ EN DOĞRU ŞEKİLDE HZ. MEHDİ (AS) AÇIKLAYACAKTIR

Ebu Basir der ki, İmam Muhammed Bakır aleyhisselam'ın şöyle buyurduğunu duydum: "... Buyurdu ki: Hz. Mehdi (as) kıyam ettiğinde Resulullah'ın yolundan gidecektir.  YALNIZ O (HZ. MEHDİ (AS)),  RESULULLAH'IN (SAV) ESERLERİNİ AÇIKLAYACAKTIR..."(Şeyh Muhammed b. İbrahim-i Numani, Gaybet-i Numani s. 191)
Bu hadis özellikle ahir zaman hadislerine bakmaktadır. Hz. Mehdi (as) bu hadislerin gerçeğini bizzat bilen kişi olacağı için, Peygamberimiz (sav)'in ahir zaman ile ilgili hadislerini en doğru şekilde o açıklayacaktır.

HZ. MEHDİ (AS) İLE PEYGAMBERİMİZ (SAV) ARASINDA SAHTEKAR YAŞLI BİR ADAM OLACAKTIR

Amr ibn al-as rivayet etmiştir: "Peygamber Efendimiz şöyle buyurmuştur: 'BEN BU ÜMMETİN İLKİYİM. HZ. MEHDİ (AS) BU ÜMMETİN ORTASINDA. HZ. İSA (AS) İSE SONUNDADIR. ARAMIZDA İSE SAHTEKAR YAŞLI BİR ADAM VARDIR."(Bihar ül Envar, 51. cilt, Kitab ul Gaybet, Allame Muhammed Bakır El-Meclisi, sf. 132)
Hadiste Peygamberimiz (sav) ahir zamanda dünyayı kana, zulme ve acıya boğan tüm inkarcı sistemlerin temel mantığını oluşturan Darwinizm'in fikir babası Darwin'e işaret etmiştir. Bilindiği gibi Hz. Mehdi (as)'ın zuhur vaktinden önce dünyanın herc-ü merc içinde olacağı, büyük savaşlar, katliamlar ve yıkımlara sahne olacağı, egoizmin, sevgisizliğin, güvensizliğin hakim olacağı, insanların birbirlerinden iyice uzaklaştıkları bir dönem yaşanacağı Peygamberimiz (sav)'in hadislerinde ahir zaman alametleri olarak haber verilmiştir. Bu ortamın oluşmasında Darwin'in ve onun fikirlerinden doğan Darwinizm'in etkisi çok büyük olmuştur. Ancak Hz. Mehdi (as)'ın zuhuru ile Darwinizm, materyalizm, komünizm, faşizm gibi tüm inkarcı felsefeler yıkılacak ardından da Hz. İsa (as) nüzul edecektir. Hz. İsa (as) ve Hz. Mehdi (as) dönemleri insanlığın barış, huzur ve refah içinde yaşadıkları insanların akın akın Allah'ın hak dinine girdiği, İslam ahlakının hakim olduğu bir dönem olacak, Darwinizm'in etkisi yok olacaktır. Bu altınçağ, üstad Said Nursi Hazretleri'nin bildirdiği üzere hicri 1506'lara kadar devam edecektir. (Doğrusunu Allah bilir.)

HADİSLERDE 1997 VE 1999 YILINA OLAN İŞARETLER

Hz. Mehdi (as)'ın ortaya çıkış alametlerinin haber verildiği hadislerden birinde de, 1997 ve 1999 yıllarına dikkat çekilmektedir:
İnsanlar 95. seneye kadar malik olacaklar, yani işler iyi gidecek. 97. ve 99. senede mülkleri zail olacak....
(El-Kavlu'l Muhtasar fi Alamatil Mehdiyy-il Muntazar, s. 54)
Hadisteki "95. sene" şeklindeki ifade ile 1995 yılına dikkat çekiliyor olması muhtemeldir. 1995 yılına kadar insanların nispeten daha müreffeh bir yaşam sürmüşler, yaşam koşullarının o kadar zorlaşmamıştır. Bundan sonra ise çeşitli zorluklar başgöstermeye başlamıştır. 1997 yılında çeşitli siyasi sıkıntılar yaşanmıştır. 1999 yılında ise Marmara bölgesinde ve Türkiye çapında meydana gelen depremlerde son yılların en büyük can ve mal kaybı olmuştur.

HZ. MEHDİ (AS)'IN YEMEĞİ, ARABASI VE KIYAFETLERİ

HZ. MEHDİ (AS)'IN YEMEĞİ SADE OLACAKTIR
Hz. Mehdi (as)'ın, Emir-ül Müminin Ali aleyhisselam gibi YEMEĞİ SADEDİR... (Bihar-ul Envar, c. 52, s. 279)
İmam Sadık (as) buyurmuştur ki: "... Allah'a andolsun ki, HZ. MEHDİ (AS)'IN... YEMEĞİ KATIKSIZDIR." (Bihar-ul Envar, c. 52, s. 354)
HZ. MEHDİ (AS)'IN KIYAFETLERİ DE CİLDİ DE PARLAK OLACAKTIR
İmam Ali (a.s) diyor ki: Resulullah (sav) bana hitaben şöyle buyurdular: "ONUN (HZ. MEHDİ (AS)'IN) ÜZERİNDE NURDAN ELBİSELER VARDIR..."(Bihar, c. 36, s. 337; c. 51, s. 108)
Hasan bin Mahbub-i Zerrâd der ki: İmam Rıza aleyhisselam bana şöyle buyurdu: "... (HZ. MEHDİ (AS)'IN) ÜZERİNDE NURDAN ELBİSELER VARDIR." (Şeyh Muhammed b. İbrahim-i Numani, Gaybet-i Numani,  s. 207)
Hadiste, "üzerinde nurdan elbiseler vardır" sözleriyle Hz. Mehdi (as)'ın elbisesinin parlak olacağına işaret edilmiştir. Bilindiği gibi 'nur', 'ışık kaynağı' değil,'ışığı yansıtan' anlamındadır.
Kuran'ın "Ve Ay'ı bunlar içinde bir nur kılmış, Güneş'i de (aydınlatıcı ve yakıcı) bir kandil yapmıştır." (Nuh Suresi, 16) ayetinde de, Güneş'in bir ışık kaynağı olduğu, 'nur' kelimesiyle ifade edilen ayın ise ışığı yansıttığı belirtilmiştir.
HZ. MEHDİ (AS) PEYGAMBERİMİZ (SAV) GİBİ BEYAZ PARLAK VE TEMİZ KIYAFETLER GİYECEKTİR
Aban bin Tağlib der ki: imam Cafer-i Sadık a.s.nin şöyle buyurduğunu duydum, ben Kaimi (Hz. Mehdi (as)) görür gibiyim, Necef'in arkasında Resulullah'ın beyaz zırhını giyecek ve zırhı giydikten sonra bedeni tıpkı Resullah'ın bedeni gibi genişleyecek. Cennet ipeklerinden bir elbise zırhı örtecek... (İmam Mehdi, Ali İrfan, Velayet Yayıncılık, s. 94)
Hz. Ali'nin torunlarından olan İmam Cafer-i Sadık (as) Peygamberimiz (sav)'den aktardığı bir hadiste ahir zamanda zuhur edecek olan Hz. Mehdi (as) ile ilgili olarak onun Peygamberimiz (sav) gibi beyaz, temiz ve parlak elbiseler giyeceği bildirilmiştir. Burada cennet ipeğinden kasıt temiz ve parlak görünüşlü olmasıdır. Cennet ipeğinden ifadesinin kullanılma nedeni Hz. Mehdi (as)'daki nuraniyet ve temizliği vurgulamak içindir. Yoksa cennet ipeği cennete özgü bir kumaştır. Ayrıca bu hadiste de Hz. Mehdi (as)'ın bedeninin aynı Peygamberimiz (sav) gibi geniş ve heybetli olacağına dikkat çekilmiştir.
HZ. MEHDİ (AS)'IN ARABASININ ÖZELLİKLERİ
Hz. Mehdi (as) mutedil ahlaklı, iyi yaratılışlıdır... ONUN ATI, KARANLIKLARDA ON DÖRTLÜK AY GİBİ PARLAR. O (HZ. MEHDİ (AS)), EN HAYIRLI TOPLULUĞUN ÖNÜNDE GİDER. Onlar Allah'ın dinine sarılmış; onunla Allah'a yaklaşmaya çalışırlar... (Şeyh Muhammed b. İbrahim-i Numani, Gaybet-i Numani s. 171)
Hadiste Hz. Mehdi (as) devrinde teknik araçlardan birinin de 'araba' olacağına ve bu arabaların farlarına, iç ışıklandımalarına dikkat çekilmiştir. Hadiste verilen bilgiden, Hz. Mehdi (as)'ın arabasının farlarının da parlayacağı anlaşılmaktadır.
Ayrıca hadiste Hz. Mehdi (as)'ın "atının on dörtlük ay gibi" parlayacağının vurgulanmış olması da, hayret verici bir detaydır. Bu ifade, Hz. Mehdi (as)'ın arabasındaki oval, iri, tamamen ışık kaplı ve aydınlatıcı bir ışık kaynağına işaret etmektedir ki, bu da Hz. Mehdi (as)'ın arabasının farlarını çok detaylı bir şekilde tarif etmektedir.
"O, en hayırlı topluluğun önünde gider" sözleriyle ise Hz. Mehdi (as)'ın arabasının, kendi talebelerinden oluşan bir konvoyun önünde gideceğine işaret edilmektedir.
Ya da "Önünde gider" ifadesi Hz. Mehdi (as)'ın bu arabanın ön tarafında oturacağını göstermektedir.
Abân bin Tağlib şöyle der, İmam Caferi Sadık aleyhisselam'ın şöyle buyurduğunu duydum: "Ben Kaim'i (Hz. Mehdi (as)'ı) Kufe'nin Necef'inde görür gibiyim. ... DAHA SONRA  (HZ. MEHDİ (AS)) SİYAH-BEYAZ RENKLİ İKİ GÖZÜNÜN ARASI IŞIK GİBİ PARLAYAN BİR ATA BİNECEK..."
Bu hadiste ise, arabanın iki tarafındaki iki fara dikkat çekilmiş ve Hz. Mehdi (as)'ın siyah ve açık renkli arabalar kullanacağı belirtilmiştir.


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder